Sardinya: Kendine Ait Bir Ada

Sardinya üzerine sarf edilmiş nice söz arasında, öne çıkan bir cümle var. Neredeyse yüz yıl önce kaleme aldığı seyahatnamesi Deniz ve Sardinya’da D.H. Lawrence da aynı şeyi söylüyor; modern gezi rehberleri de; rüzgârlı bir sabah, beni güzeller güzeli sahil köyü Porto Rafael’e götüren Sardinyalı genç şoför de: ‘’Sardinya, başka hiçbir yere benzemez.’’ İlk bakışta, klişe bir övgü gibi gelebilir kulağa. Her yolculuk, biraz da benzersizi arayıp bulmanın macerası değil mi? Oysa Sardinya’yı görüp, onu bir nebze tanıdıktan sonra, bu hükmün, kelimenin gerçek anlamıyla doğru olduğunu kavramaya başlıyor insan.

sardi.katedralÖnce Sardinyalı, sonra İtalyan

Sardinya, Sicilya’dan sonra Akdeniz’in en büyük ikinci adası ama çoğu Akdenizliden farklı; daha yabani, daha ıssız, daha yalnız… Avrupa ile Afrika’nın ortasında bir yerde; İtalya’dan çok Tunus’a yakın. Öte yandan, komşularından ziyade ta uzaklardaki Karayipler’i andıran bir coğrafyaya sahip. İtalya’ya bağlı ama neredeyse ‘’İtalyan’’ değil. Avrupa’nın en eski kara parçalarından biri, Sardinya; Sardinyalılar da en eski Avrupa halklarından. Tarih boyunca hem coğrafi hem kültürel olarak izole bir hayat sürdükleri için Sardinyalı kimliği, uzak sularda pekişip güçlenmiş. Romalılar tarafından fethedilmiş en ücra topraklardan biri bu ada. Tam da bu yüzden Sardinya dili, modern diller içinde en fazla Latince barındıranı.

Bir buçuk milyonu aşkın Sardinyalı, bugün halen kendi dilini konuşuyor; İtalyancanın cıvıltısından çok, Latince’nin sert tınısına sahip olan kadim dil Sardu’yu.

sardi.porto.kayalar
Costa Smeralda’nın en güzel kıyı köylerinden biri olan Porto Rafael’in plajı

Bu sert tını yalnızca dil ile sınırlı değil; Sardinyalıların mizacı da İtalyanlığı çağrıştırmıyor. Sokaklarda yürürken bile bu farkı sezmek mümkün. İtalyanların o alışıldık şamatacı hali de iri jestlerle süslü teatrelliği de yok onlarda. Daha içe dönük, daha mağrur, daha sessizler. Okuduğum makalelerden birinde, Sardinyalıların Akdenizli neşesinden çok, Kelt melankolisine sahip olduğu yazıyordu. Akdeniz’in ortasında Kelt ruhu: ‘’benzersiz’’ olmak bu değilse, ne…

Zümrüt Yeşili, Safir Mavisi

Sardinya’nın hayali, uzun yıllar önce zihnime düştü. Deniz ve inziva… Adalara olan zaafımı belirleyen, bu ikisine duyduğum sevda. En güzel tatillerim, adalarda geçti. İleriye dönük planlarımda, yine ada yolculukları var. Akdeniz adalarının ise gönlümdeki yeri ayrı.

sardi.spiagoSardinya’yı önce seyahat dergilerinde rastladığım fotoğraflarla tanıdım. Denizin saydam mavi ışığı, tertemiz beyazlığıyla göz kamaştıran kumsallar, heykel güzelliğinde sarp kayalıklar… Onu aklıma mıhlayan ise kötü bir Hollywood filmi oldu: Guy Ritchie’nin yönettiği ve başrolünde o zamanlar evli olduğu Madonna’nın oynadığı Swept Away. Film alabildiğine ruhsuz ve saçmaydı ama benim aklımı çelmeye yetti. Neredeyse tamamı Sardinya’daki bir kumsalda; adanın alamet-i farikası olan zümrüt yeşili, safir mavisi sularda geçiyordu. Hikâyeyi umursamadım; film boyunca Sardinya’yı seyrettim. Sardinya’ya gitmek, o ıssız sularda yüzmek istedim. İstedikçe onu daha çok merak ettim.

Hayal ettiğim gibi miydi?

Kum, fotoğraflarda göründüğü kadar beyaz; deniz ise beklediğimden bile daha safir, daha zümrüt… Aslı, suretinden güzeldi.

İlk Buluşma

Reflections in La Maddalena harbor at sunset
La Maddalena Takımadası’nda yerleşim bulunan tek ada, takımadaya ismini veren La Maddalena Isola.

Günün birinde, haftalar boyu süren bir Sardinya yolculuğu yapmak isterim. Sardinya, üç-beş güne sığdırılamayacak kadar büyük ve zengin çünkü. Bu yüzden, ilk buluşma için bir bölge seçmek gerekiyordu. Bir haftalık dingin bir tatile uygun bir Sardinya üssü… Haritada, adanın kuzey ucunda, birbirine yakın duran iki isim öne çıktı:  Costa Smeralda ve Maddalena Takımadası. Meşhur ‘’Zümrüt Sahil’’ ile Sardinya ve Korsika arasına serpiştirilmiş adacıklar… Tekne gezileri, yüzme molaları, kumsallar, uçurumlar, manzaralı köyler… Uzun uzadıya düşünmeden kararımızı verdik. Çünkü her zaman bir yerden başlamalı.

sardi.kilise
La Maddalena’da bir sokak

Sardinya’da bulunan üç havaalanı içinde, en kuzeydeki, Olbia Costa Smeralda Havaalanı. Adanın başlıca şehirlerinden biri olan Olbia, göz alıcı bir körfezde kurulu. İsmi, Antik Yunan’dan yadigâr ve adaya onun kapısından ayak basanlara, tam da aradıkları şeyi vaat eden bir anlamı var: ‘’Olbia’’, mutluluk demek. Şehrin yaklaşık on iki kilometre kuzeyinden başlayıp Cugnana ve Arzachena körfezleri arasında uzanan sahil şeridi ise yalnızca Sardinya’nın değil; dünyanın en bilindik turistik bölgelerinden biri: Costa Smeralda.

Maxi Yacht Rolex Cup 2015
”Dünyanın en zengin köyü” Porto Cervo

1960’ların başında bir araya gelen ve öncülüğünü Ağa Han’ın yaptığı bir grup girişimciden oluşan bir konsorsiyumun eseri, Costa Smeralda. Elli kilometre boyunca uzayıp giden ıssız kıyılardan, Akdeniz’in en büyük turistik yerleşim bölgesi yaratılmış. Bölgenin merkezi, ‘’dünyanın en lüks köyü’’ diye nitelenen Porto Cervo.  Marinada mega yatlar, pastel rengi villalar, golf kulüpleri, gece kulüpleri, gösterişli mağazalar, şık restoranlar… Bir de her kuytuda, pusuda bekleyen paparazzi. Hollywood yıldızları da burada çünkü, Rus oligarkların yıldızı Abramoviç de, İtalya’nın en namlı ‘’parti çocuğu’’ Berlusconi de… Jet-set mabedi Porto Cervo’nun, Sardinya’nın yabani ruhunu yansıtmadığı aşikâr. Sardinya için aykırı bir şahsiyet, Porto Cervo. Tıpkı öncü kurucusu Kerim Ağa Han gibi.

sardi.porto.çocukKerim Ağa Han, teknik olarak bir imam. 1936’da, İngiliz vatandaşı olarak, Cenevre’de dünyaya gelmiş. Çocukluğu ve ilk gençliği Nairobi’de geçmiş. Üniversiteyi Harvard’da okumuş. İslam Tarihi bölümünden mezun olduktan kısa bir süre sonra, dedesinin ardından, Şii mezhebine bağlı İsmaili Tarikatı’nın ruhani lideri ilan edilmiş. Sardinya’ya ilk kez 1958’te, bir yat gezisi sırasında yolu düşmüş Ağa Han’ın ve adadaki o ilk ziyaretini, eşek sırtında yapmış.

Sardinya’daki ilk günümüzde, kaldığımız otelin plajında yüzerken hayretle şunu düşündüğümü hatırlıyorum: ‘’Otel nereye kayboldu?’’ Yüzdüğüm yerden ne odalar görünüyordu ne manzaralı havuz… Restoranların denizi kucaklayan terasları da çiçekli, dolambaçlı patikalar da gür yeşilliklerin arasına saklanıp kaybolmuştu. Çevreyi tanıdıkça bu durumun Costa Smeralda’nın tamamı için geçerli olan mimari prensiplerin bir sonucu olduğunu görecektim. Ne yüksek katlı binalar var burada, ne çığırtkan renkler ne ışıklı tabelalar… Her şey adanın renklerine, adanın doğasına sadık kalınarak planlanıp inşa edilmiş. Kalabalığa, gürültüye, tabela kirliliğine, çirkinliğe mahkûm olmadan da ‘’turistik’’ olunabileceğinin ispatı, Costa Smeralda.

Sardinya’nın Parfümü

sardi.hamakCosta Smeralda’nın hemen karşısında, bir park var. Üçte ikisi denizden oluşan, 20 bin hektarlık bir milli park bu. Yedi ada ve altmışa yakın adacıkla, Zümrüt Sahil’in ayakucundan başlayıp Korsika’ya doğru uzanan Maddalena Takımadası Milli Parkı. Binlerce yıl boyunca rüzgârla aşınıp şekillenmiş yalçın kayalıklar, gölgesinden geçerken insanın nefesini kesen yüksek falezler, pudra beyazı kumsallar, turkuvaz rengi lagünler, aydınlık koylar… Ah, o koylar!

Gökyüzünde değil de sanki denizin derinliğinde parlayan bir güneşle aydınlatılmış gibi ışık dolu, berrak cennetler…

nuraghi1
Sardinya’nın en eski ahalisi, halen gizemini koruyan Nuragheler. Adanın dört bir köşesi, onlardan kalan yedi bini aşkın taş kule ile bezeli.

Bir zamanlar Sardinya ve Korsika, aynı kara parçasına aitmiş. Parçalanıp iki adaya bölününce, Doğu Akdeniz’i Tiran Denizi’ne bağlayan Bonifacio Boğazı meydana gelmiş. Maddalena Takımadası, nicedir su altında kalmış olan derin vadinin tepe noktaları. Bu adaların ilk ziyaretçileri ise Korsikalı çobanlar. Mantar meşeleri, ardıçlar, fıstık ağaçları, çiçekli makiler ve meyveli çalılarla bezeli topraklar; Korsikalıların sürüleri için hayat kaynağı olmuş. Adalar ıssız ama birçoğu çorak değil; aksine önemli bir kısmı tamamen bu coğrafyaya özgü bir botanik zenginliğine sahip. Tekne kıyıya yaklaştığında, her defasında havayı derin derin koklama arzusu uyandıran nefis bir parfümü var bu toprakların.

sardi.aliZiyaret ettiğimiz adalardan birinde, bir koydan diğerine yaptığımız bir yürüyüş var ki yalnızca ışığı, rüzgârı, renkleri ve kokusuyla değil; doğanın bağrında olduğumuzu en katıksız haliyle hissettiren neredeyse ilahi bir tecrübe güzelliği ile Sardinya’yı ta içimize işledi. Berrak mavi, engin göğün altında, belimize kadar yükselen lavanta çalıları ve rengârenk kır çiçeklerinin arasından ağır ağır ilerlerken, dünyayı unuttuk. Yolun sonuna varıp tekrar denize ulaştığımızda, bir rüyadan uyanmış gibiydik. Çiçek tarlasının, rüzgârla dalgalandıkça dağılıp yayılan o şuruplu-baharatlı kokusu, deniz serpintisinin tuzlu lezzetiyle buluştu ve benim için Sardinya’nın parfümü oldu.

sardi.grazzia
Nobel ödüllü Grazia Deledda, Sardinya’nın bir dağ köyünde doğmuş. Denizi ilk kez, 17 yaşındayken görmüş.

Erken saatlerin ıssızlığında, kaldığımız otelin bahçesinde çıktığım uzun yürüyüşlerde de benzer kokuyu duydum. Yeşilliklere gömülü, taraçalı, geniş bahçenin içinde kıvrıla kıvrıla ilerleyen patikalar; manzaraya açılan terasların, hamaklı kuytuların, sere serpe iskelelerin sonunda, ıssız bir koya uzanıyordu. İşte o koyun kumsalına inen yokuşta, her adımda güçlenip yoğunlaşan nefis bir koku vardı ki Sardinya parfümünün özü oydu: yaban mersini.

Adanın neredeyse tamamı, bir yaban mersini bahçesi.

Yaban mersininin yaprakları koyu yeşil, çiçekleri kar beyazı, küçük taneli meyveleriyse öyle koyu bir mavi ki neredeyse siyah. Okaliptusun daha yumuşak ve tatlı halini andıran, dinç ve taze bir kokusu var. Sardinya’nın köşe bucağı yaban mersini çalılarıyla bezeli olduğundan, adanın özgün içkisi de yaban mersini likörü, mirto. Amalfi’de limoncello ne ise, burada da mirto o. İster bir esnaf lokantası olsun ister şık bir restoran, Sardinya’daysanız eğer yemeğin sonunda digestivo olarak mirto içmek adetten.

sardi.mirto
Adanın yerel likörü mirto‘nun iki türü bulunuyor: yaban mersininin meyvelerinden yapılan mirto rosso (üstte) ve yapraklarından yapılan mirto bianco

Ben ilk kadehimi, bir tekne gezisinde içtim. La Maddalena adalarından biri olan Spargi’ye nazır, uzun ve telaşsız bir öğle yemeğinin ardından… Yiyip içtiklerimizin lezzetini, önemli ölçüde içinde bulunduğumuz fiziksel çevrenin duygusuyla algılıyoruz. Bir bakıma bu yüzden olmalı, mirto damağımda güneşli dalgalı, nefis bir tat bıraktı. Neye benziyor derseniz; amaretto’nun daha sert ve baharatlı hali derim. Ve tatlı içkilerin birçoğu gibi, insanın içinde sert rüzgârlar estiren türden.

Neredeyse tamamı granit kayalıklardan oluşan ıssız bir ada, Spargi. Sert gövdesine rağmen, kıyıları irili ufaklı bembeyaz kumsallarla çevrili. Adanın açıklarındaki derin sularda, otuz beş metrelik bir enkaz yatıyor. İÖ 120’de battığı tahmin edilen bir Roma İmparatorluğu gemisi bu. İçi şarap dolu amforalarla yüklü bir kargo gemisiymiş. Ne olmuş, nasıl batmış, o şaraplar kimlere gidiyormuş… Enkazın zamandaki yerini düşünmek bile ürpertici.

Pembe Cennet

budelli
La Maddalena Takımadası’nın en mavisi Budelli

Spargi’nin yalnızca beş kilometre kuzeyinde, takımadanın en nadir mücevherlerinden biri bulunuyor. Baş döndürücü mavilikteki koyları, üzerinde çiçekli kaktüslerin büyüdüğü eflatun kayalıkları ve Costa Smeralda’nın en namlı plajı Spiaggia Rosa’sı ile Budelli. Sardinya, Avrupa’nın en mavi, en temiz sularına sahip;  Budelli ise Sardinya’nın en mavisine. Burada suyun öyle narin bir görüntüsü var ki parmağımın ucuyla dokunsam sanki cam gibi kırılacak.

sardi.albino
Sardinya’ya özgü albino eşekler

12 kilometrelik kıyı şeridinin 25 hektarlık araziyi çevrelediği adada, yalnızca tek bir kişi ikamet ediyor: Cennette inzivaya çekilmiş gibi bir başına yaşayan ada bekçisi. O bekçinin hayatı, ne müthiş hikâyelere ilham kaynağı olurdu diye düşünmeden edemiyorum. Belki birileri çoktan hayal etmeye başlamıştır bile… Budelli’nin ‘’Pembe Plaj’’ı Spiaggia Rosa, İtalyan sinemasının önemli filmlerinden birinde, bir hayal sahnesine ev sahipliği yapmış. Michelangelo Antonioni, 1964 yapımı ünlü filmi Kızıl Çöl’ü bu plajda çekmiş.

caprera adasıPembe Plaj’da film çekmek artık mümkün değil çünkü yirmi yılı aşkın bir süredir ziyaretçilere kapalı. Teknelerle buraya gelenler, hatıra niyetine avuç avuç kum alıp taşıdıkları için plajı yok olup yitmekten korumak amacıyla, Spiaggia Rosa’ya ayak basmak yasaklanmış. Günbatımını hatırlatan çilek rengi kumsalıyla, bir serap gibi ta uzaktan seyrediliyor o artık.

Sardinya’ya en çok yakışan da bu belki; onu hayal görür gibi seyretmek.

Dağlarında mavi gözlü albino eşeklerin, vahşi atların koşturduğu; kıyılarında Neptün otunun sualtında çiçek açtığı; derin sularında fokların, yunusların, balinaların yüzdüğü bir ada burası.

Taş kuleleriyle adanın dört bir köşesini mimlemiş olan esrarengiz Nuraghe uygarlığının vatanı. İtalyan Birliği’nın kurucusu ve modern İtalya’nın efsanevi kahramanı Giuseppe Garibaldi’nin son evi. Siyaset tarihinin en etkili düşünürlerinden biri olan Antonio Gramsci’nin memleketi. İtalya’nın Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan ilk ve tek kadın yazarının, ‘’Sardinya’nın sesi’’ Grazia Deledda’nın yuvası.

Sardinya…

Yalnız, mağrur ve bir hayal kadar güzel. Başka hiçbir yere benzemeyen, kendine ait bir ada.